Bir efsaneye göre, Kral Midas adında biri herşeye sahipmiş fakat çocuğu olmuyormuş. Kral, bu durumdan üzüntü duyduğundan gece gündüz Tanrı’ya dua ediyormuş çocuğu olması için. Ve sonunda Kral Midas’ın dünyalar güzeli bir kızı olmuş. Kral kızına Suna adını vermiş. Suna, genç kızlığa adım attığı yıllarda illet bir hastalığa yakalanmış. Bu güzel kızın vücudunda çıbanlar çıkmaya başlamış. Bu sulu çibanları, hiçbir doktor iyileştirememiş. Bu çibanların ağrısına dayanamayan suna; yollara düşmüş. Dağ tepe dinlemeden gezmiş, dolaşmış. Kral Midas, kızını kollamaları için peşinden gözcü yollamış. Kralın toprakları içinde bulunan, Afyon’a kadar gelmiş güzel kız. Yaz aylarının ortasında oldukları için Suna çok susamış. Biraz su içebilmek için, etrafta su aramış. Şu an Gazlıgöl kaplıcasının bulunduğu yerlerde yeşilliklerin arasında çevrili bir su görmüş. Susuzluktan ölecek hale gelen kız, çevresindeki bataklığı aldırmadan koşmuş suya. Eğilerek sudan içmeye başlamış. Suyun değdiği yerlerde, acılar kesilmeye başlamış. Güzel kız birden kendini suyun içine atmış, ağruları yavaşlamış. Susuzluk ve yorgunluğun verdiği halsizlikle sudan çıkıp yeşilliklerin üstüne uzanıvermiş. Suna, uyandığında ağrılarının kalmadığını, çibanların kurumaya başladığını fark etmiş. Suyun yanında bir hafta kadar kalmış. Bir hafta sonra tüm yaraları ve çibanları tamamen geçmiş. Suyun sayesinde eski güzelliğine kavuşan Suna, sevincinden deliye dönmüş. Uzaktan onu gözleyen gözcüler, kızın iyileştiğini görünce yanına gitmişler. Suna başına gelenleri anlatmış, saraya geri dönmüşler. Kızını merak edip gece gündüz yas tutan, Kral Midas kızına sormuş: “Seni hangi hekim iyileştirdi”, “Söyle hekim başı yapıyım” demiş. Suna’da “Beni hiçbir hekim iyileştirmedi, ülkenden çıkan sıcak su iyileştirdi” demiş. Bunun üzerine Kral, “Tez oraya bir hamam yapılsın, gelen geçen şifa bulsun.” diye ferman vermiş. Bu kaplıcanın kökünün Frigyalılar zamanına dayanıldığı düşünülmektedir.